Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu’nun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
AKPM tarafından Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala’ya “İnsan Hakları Ödülü” verilmesiyle ilgili soru üzerine Tunç, “Türk yargısı tarafından bir hüküm verilmiş. Bu hüküm kesin. Bir kısım sanıklar bakımından bozma, bir kısım sanıklar bakımından da onama kararı verildi. Gezi olayları bir şiddet olayıdır. Hiç kimsenin başka tarafa çekmesi mümkün değil.” diye konuştu.
Türkiye’de faizlerin ve enflasyonun yüzde 5’lere düştüğü, Türkiye’nin ekonomide bağımsızlığını ilan ettiği, dünyanın en büyük köprülerinin, İstanbul Havalimanı’nın konuşulduğu bir dönemde Gezi Parkı olaylarının başladığına dikkati çeken Tunç, şöyle devam etti:
“Gezi Parkı’ndaki iki ağacı bahane ederek -ki mesele o değildi, kendileri de bunu söylemişlerdi- sokakları ateşe vermek istediler. Dükkanları taşladılar, polisleri şehit ettiler. Vatandaşlarımız yaralandı, hayatını kaybetti. Kamu araçları, özel araçlar hepsi tahrip edildi. Bu şiddet olaylarının hukuk devletinde yeri var mıdır, yoktur. Bunun hesabını bağımsız yargı soracak. Bir süreç başladı. Soruşturma, ardından kovuşturma ve sonrasında temyizine karar verildi. Kesinleşen bu karara saygı duymaktan başka, hukuk devletinde başka bir imkan var mı, yok.”
Yılmaz Tunç, “Türkiye Cumhuriyeti yargısının vermiş olduğu kesin karar neticesinde hüküm giymiş birisine, insan hakları ödülü veriliyorsa Avrupa Parlamentosu’nda, bu bir kere talihsizliktir. Avrupa Parlamentosu’nun kuruluş ilkelerine de uygun değildir. Avrupa değerleri, insan haklarıysa eğer insan haklarının içerisinde şiddet yoktur. İnsan haklarının düşmanıdır şiddet.” değerlendirmesinde bulundu.
Terörün insan ve yaşam hakkının düşmanı olduğuna değinen Tunç, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla yaşama hakkını tehdit eden, şiddet olaylarını azmettirme ve arka planında onları destekleme noktasında yargının vardığı bir kesin hüküm var. Yani bu kararı beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama uymak zorunda olduğumuz bir karardır bu karar. Avrupa Parlamentosu’ndaki bu görüntü, özellikle bir sivil toplum kuruluşunun sözde insan hakları ödülü vermeye kalkışması ve bunu bütün dünyanın gözü önünde, sanki o kişiler insan hakları mücadelesi yapmış, İstanbul’da sokakları ateşe verip ve bu ateşi bütün Türkiye’ye yaymaya çalışan kişiler değilmiş gibi sözde bir insan hakları ödülü töreni yapılıyor. Buna da Avrupa Parlamentosu maalesef alet oluyor.”